3 Haziran 2011 Cuma

Hayal kurmak......

Hiç bir zaman bu eylem benim için lüks olmadı. Aç ya da sigarasız kaldığım çok oldu, ama hayal kurmayı bir an için bile bırakmadım.

Hayal edebildiğim ilk günden itibaren, her geçen gün, ay, yıl hayallerim çoğaldı, çeşitlendi.

Hayal etmekle yaklaşık olarak aynı dönemde hayal kırıklıkları da başladı elbette.

Öncesini çok net olarak hatırlamasam da, hatırladığım ilk hayalim ilkokul yıllarımdaydı;

“Kırmızı oyuncak arabamı okuluma, sınıfıma götürmek ve tüm arkadaşlarıma göstermek”.....

günlerce bu hayali kurdum, geliştirdim, büyüttüm. Hayallerime sığmamaya başladığındaysa yapacak tek şey bu eylemi gerçekleştirmekti.

O gün, muhtemelen bir Çarşamba günüydü. – dayanıksız sallıyorum, Çarşamba olduğuna dair hiç bir şey hatırlamıyorum ama öyle hatırlamak istiyorum-. O Çarşamba günü, hayalimi gerçekleştirmeye karar verdim. Öğlenciydim. –bunu net olarak hatırlıyorum- Öğleye doğru, büyük bir cesaretle, aynı zamanda büyük bir “gizlilikle” oyuncakların arasından aldığım kırmızı arabamı okul çantama koydum. Heyecandan kıpkırmızı olmuştum. Saat geldi. Okula gitmek için çıktım. Yol hiç bu kadar zor olmamıştı. Okul yolunda karşılaştığım bütün insanlar büyük bir dikkatle beni ve çantamdaki o önemli nesneyi, yapabileceğim bir hataya karşı gözlüyorlardı. Nükleer bomba taşıyan bir terörist olsaydım o kadar heyecanlanır mıydım bilmiyorum. İnsanların dikkat ve endişe dolu bakışları arasında okula ulaştım. Müthiş bir rahatlama hissetmiştim. Sanki yaşamımdaki tek amacımı gerçekleştirmiştim de artık ölebilirdim.

Ölmedim!

İlk iki ders boyunca zaman nasıl aktı hatırlamıyorum. Sabırla bekledim. İkinci dersten sonraki o uzun, yaklaşık yirmi dakikalık tenefüste kırmızı arabamla bütün sınıfı turlayarak hayalimin son halkasını gerçekleştirecektim. Yaptımda.... hiç öyle kıyametler falan kopmadı. Kopan sadece benim içimdeki fırtınalardı. Hevesimi alamamış olacağım ki üçüncü ders başladığında hala elimde araba, sınıfı turluyordum. Tam o sırada öğretmen geldi. Okulumuzun bayan beden eğitimi öğretmeniydi. Hem korkar hem de saygı duyardım. Yoksa o zaman sadece saygı duyardım da o günden sonra mı korku başladı hatırlamıyorum....

Bizim dersimiz boş olduğundan sessiz durmamızı sağlamak için gelmişti.

“Herkes yerine otursun!” dedi. Panikledim. Yerime ilerlerken kırmızı arabam elimden kayıp yere düşüverdi. Dünya durdu. Tüm sesler kesildi. Yalnızca arabamın yere düşüşü ve bir süre yerde ilerleyişi duyuldu. Tüm gözler bana dönmüştü. Çakılıp kalakaldım. Şimdi dünyayla beraber ben de duruyordum. Bu ölümcül sükuneti öğretmen bozdu:

“O ne? Getir onu buraya!”

kısa bir duraklamanın ardından yerdeki arabayı alıp masasına götürdüm. Eline aldı, evirip çevirip baktı.

“Bunun ne işi var okulda?”

Öylece kalakaldım. Aptallaştım. Ne diyebilirdim ki? Nasıl açıklayabilirdim? Bu benim ilk hayalimdi. Daha “hayal etmek” hayatıma yeni girmişti. Doğru düzgün bilmediğim bu eylemin tarifi mümkün değildi. Yapabilecek hiç bir şeyim yoktu. Ve hayatıma bir ilk daha girdi: ilk yalan!

“Okuldan sonra halamlara gidecektim, bu araba da halamın oğlunun, ona geri götürecektim.”

İşte tam o an kıpkırmızı bir ateş topuna dönüşmüştüm. Yanıyordum. Belki de ilk yalanla beraber masumiyetimi de kaybetmiştim. Günahı bulmuştum. Şeytanın kırmızı oyuncak arabası sayesinde günahkar olmuştum!

Ağlamaya başladım. Öğretmen şaşırdı. Panikledi. Eni sonu dokuz yaşında bir çocuk, bir öğrenci, öğretmen arkadaşının küçük oğluydum ve oyuncak arabamı okula getirmiştim! Sakinleştirmeye çalıştı. Sınıftan çıktık. Bahçedeki çeşmede yüzümü yıkadık. Teselli için bir sürü laf etti. Hıçkırıklarım kesilene kadar yanımdan ayrılmadı.

Sonra. Sonra sakinleştim, dersler bitti, eve döndüm. Annem karşıma dikildi! Öğretmen arkadaşı olan biteni anlatmıştı. Yine de sormakta gecikmedi:

“Sen bugün okulda ne yaptın?”

“Ne yapmıştım?” Bir bilseydim ne yaptığımı. Düşündüm, bulamadım. Söyleyecek tek bir sözüm yoktu. İlk hayal gibi ilk yalanı da açıklayamadım....... Ama O gün, çok ama çok ağladım........................

Yirmi yıl geçti üstünden. Geçip giden zamanla çoğalan hayalleri ve yalanları sayamadım. Olabildiğince çoktur. Yeri geldikçe yalan söylüyor, yerli yersiz hayal kuruyorum!

-işin komiği artık hayal kurmak için para alıyorum-

Kırmızı arabam, ilk hayalimin kaynağı; O, şu anda, çalışma masamın köşesinde. Onu herkesten, her şeyden sakınıyor ve saklıyorum............

Kırmızı; ilk hayalim, ilk günahım,

Kırmızıyı seviyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder